Kategori: Seslerimiz

Seslerimiz

Araziden Seslerimiz (2021-06-15)

Gözlemler & Sesler, Fauna & Flora

Gygaia Projeleri

Kaymakçı sırtının yamaçlarında yaşamak, her gün yerel fauna ve floranın yeni manzaralarını ve seslerini önümüze seriyor. Sabah kuşları arazi çalışmaları için gün doğmadan kalkmamıza yardımcı oluyor. Tipik olarak, Karatavuklar (Turdus merula), Bayağı Serçe (Passer domesticus) ve henüz tanımlayamadığımız çeşitli diğer kuşlardan oluşan bir koro oluşmakta.

Sabahçı kuşlar korosu
Ağaçkakanlar gün doğumu ile birlikte çıkarttıkları ses ile kendilerini hatırlatıyor

Bu yıl şimdiye kadar yaptığımız en dikkat çeken kimlik tespiti, nadiren görülen ancak yüksek bir sese sahip olan Çoban Aldatan (Caprimulgus europaeus) kuşudur ve eski efsanelerin doğasındaki gece faaliyetleri hakkında ipuçları sunar.

Çoban Aldatan böceklerle beslenir ve gece olduğunda ürkütücü bir ses ile şarkısını söyler

Çevremizde geceleri duyulan diğer sesler ise, geviş getirerek toprak örtüsünü iyi bir şekilde budayan ve bölgeye çok farklı pastoral manzaralar bırakan koyun ve keçi sürüleridir.

Çoban köpeği tarafından sıraya dizilen koyunlar ve çan sesleri
Keçi çanları. Koyun çanları ile aralarındaki farklı söyleyebilir misiniz?

Kahvaltıdan sonra (gerekli miktarda çay veya kahve tüketiminden sonra!) kazı alanına yapılan yürüyüşler yıllık ve mevsimlik bitki örtüsünün bir kısmının keşfedilmesine büyük katkı sağlamakta. Kaymakçı sırtındaki ağaçların çoğunun üç veya dört ana türden birine ait olduğunu gösteriyor: yaprak dökmeyen (Kermes veya Pırnal?) meşe (Quercus sp. coccifera veya ilex?) ve yaprak döken (Valonia-Palamut) meşe (Quercus ithaburensis subsp. macrolepsis), ayrıca yabani armut (Pyrus sp., communis veya amygdaliformis?) ve yabani badem (Amygdalus sp., muhtemelen orientalis).

Yerel armut ağaçlarında giderek yaygınlaşan, çok fazla besin tüketen ve sonunda onları öldüren ökse otunun (Burç; Viscum album) parazit çiçekleridir.

Kaymakçı sırtında az görülse de yaygın olduğu bilinen bir diğer tür ise Karaçalı dır (Paliurus spina-christi). Sırtın kuzeybatısında yüksekliğin artması ile doğru orantılı olarak Çamların yoğunluk oranı da artmaktadır.

Christ’s Thorn

Her yerde bulunan Çiriş Otu’nun yıllık sezonluk çiçek açma, yaprak dökme ve kuruma döngüsünden sonra (Asphodelus aestivus; Kiriş veya Çiriş; 2 Nisan 2021 yayınına bakınız), tipik bitki örtüsünü Kaymakçı sırtındaki ağaçlar arasındaki çeşitli otlar ile koyun ve keçilerin arkalarında bıraktıkları oluşturmaktadır. Bu tipik bitki örtüsünün içerisinde bu zamanlarda çiçek açan, güzel görünümlü, sarı çiçekli bir Verbascum sp. yabani otu yer almaktadır.

Sığırkuyruğu (Verbascum sp.?)

Güzel ancak belirgin bir şekilde misafirperver olmayan dikenli bitkiler uzun pantolon, çorap ve kalın uçlu arazi ayakkabı giymemize neden oluyor!

Kaymakçı ve çevresinin antik fauna ve florası için bölgedeki tarım ve agro-pastoral faaliyetlerle ilgili son yazılarımıza veya yayın sayfamıza bakabilirsiniz.

Bu nasıl oldu?

Gygaia Projeleri olarak yakında daha çok bilgi yayınlayacağız!

Araziden Seslerimiz (2021-06-08)

Kuzey Sur Sistemi

Gygaia Projeleri

İlk haftamızda yağan yağmurdan sonra kazı alanı kuruyunca, ilgili konularda doktora tezi hazırlayan Ebru Kaner’in danışmanlığında 95.555 no’lu kazı alanı yeniden açıldı ve kazı hazırlıkları için temizlendi.

Koruyucu malzemenin kaldırılmasından sonra öğrenciler ve kazı çalışanları kazı alanını temizliyor

Ebru’nun bu yılki kazı çalışmasının amacı, alandaki surun ve diğer mimari unsurların evreleri ve işlevleriyle ilgili kanıtları elde etmeyi içermektedir. Geç Tunç Çağı tarihinin bir noktasında, c. 1.5 m genişliğindeki perde duvar (aşağıdaki fotoğrafta kazı alanının üst kısmı boyunca kıvrıldığı görülüyor) kesilmiş, kule benzeri özellikler eklenmiş ve üzerine başka binalar inşa edilmiştir. Burası bir giriş kapısı mıydı? Diğer binalar doğada savunma amaçlı mı yoksa kalenin kenarına tünemiş evsel alanlar mı, her ikisinin birleşimi mi yoksa tamamen başka bir şey mi? Bu sorular, bu sezon keşfetmeyi umduklarımızdan bazıları (yanıtları bulunamadıysa).

95.555 numaralı alanın Güney-Güneydoğu’dan görünümü. Alanın üst güney kenarına yakın olan sur duvarının kıvrımlı temeline ve onu kesen, üzerine inşa edilen mimariye dikkat edin.
Doğu’ya doğru olan bu fotoğrafta, surların altındaki, kuzey yamaçta bulunan teras duvarları açığa çıkarılmaktadır. Bu duvarlar bir giriş ile mi, bir çeşit erişim rotasıyla mı yoksa başka bir şeyle mi ilişkiliydi?
Ebru ve ekibi, surların hemen içinde bulunan gizemli, kil kaplı küçük bir çukuru belgeliyor, kesitini alıyor ve blok bir şekilde kaldırmaya hazırlanıyor

Ev yapılarına özgü bir ocak ve diğer özelliklerin yanı sıra, bu tür özelliğin keşfi, Kaymakçı’daki sur duvarları ve ilişkili mekânların sunduğu çoklu işlevler (yani sadece savunma değil) hakkında soru işaretleri doğurmaktadır.

Gygaia Projeleri’nden daha fazla gönderi için bizimle kalın!

Araziden Seslerimiz (2021-06-01)

Fırtınalı Bir Sezon Başlangıcı!

Gygaia Projeleri

Kaymakçı Arkeoloji Projesi’nin 2021 kazı sezonu kuvvetli fırtınalar ile başladı! Sıkı pandemi önlemleri altında, küçük bir ekip, Kaymakçı savuma sistemi boyunca yapılacak olan kazılar, alanların temizliği ve bakımı, arkeolojik malzeme etüdü ve geçmiş yıllarda ele geçen ve kazı deposunda saklanan malzemelerin yeniden düzenlenmesi için çalışmaktadır.

Araştırma merkezine varışımızdan kısa bir süre sonra, vadinin karşı tarafından yaklaşan bir fırtınayla karşılaştık.

Doğu’dan gelen fırtınanın diğer yönlerden gelenlere göre daha fazla türbülans yarattığı düşünülüyor!

Fırtına araştırma merkezine ulaştığında görüşümüz çevredeki tepelere kadar düştü ve çatılarımız, çatı oluklarımız ve tahliye borularımız zorlu bir teste tabi tutuldu.

Fırtına tarafından gizlenen göl havzası

Yağmur zincirlerimiz, oluklardan akan suyun istediğimiz yere akmasını sağlıyor

Fırtına geçince, parmaklıklardaki hoş su damlalarını ve tam kemerli bir gökkuşağını görme şansını yakaladık. Bu sezon gelecek güzel şeylerin habercisi olduğunu umuyoruz.

Nadir görülen tam kemerli gökkuşağı!

Gygaia Projeleri’nden daha fazla gönderi için bizimle kalın!

Araziden Seslerimiz (2021-05-15)

Çevresel Arkeolojide Tarımsal Ekonomiler ve Arazi Kullanımı Üzerine Yeni Bir Yayın

Gygaia Projeleri

Çevresel Arkeoloji’de (The Journal of Human Paleoecology) Kaymakçı ve çevresinde tarımsal ekonomiler ve arazi kullanımı üzerine yeni bir yayının çıktığı haberini sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. Ayrıntılar için aşağıya bakın!

Tunç Çağı Batı Anadolu’sunda Tarımsal Ekonomiler ve Arazi Kullanımı (Agropastoral Economies and Land Use in Bronze Age Western Anatolia)

John M. Marston, Canan Çakırlar, Christina Luke, Peter Kováčik, Francesca G. Slim, Nami Shin ve Christopher H. Roosevelt

Özet: Batı Anadolu’nun Orta ve Geç Tunç Çağları, Miken ve Hitit komşularıyla karşılaştırıldığında, özellikle tarım ekonomileri ve arazi kullanımı konusunda yeterince anlaşılmamıştır. Kaymakçı, Batı Anadolu’da bugüne kadar kazılan en büyük Orta ve Geç Tunç Çağı kalesidir ve burada sunulan yeni arkeobotanik ve zooarkeolojik veriler, bölgesel tarım ekonomileri ve arazi kullanımına yeni bir ışık tutmaktadır. Kaymakçı’daki tarım uygulamaları, yabani bitki ve hayvanları gıda, teknoloji ve yakıt için önemli ölçüde kullanan çeşitli ve kapsamlı bir ekonomik sistem içinde arpa ve acı fiğ çiftçiliği ile domuz, keçi/koyun ve sığır yetiştiriciliğine odaklı idi. Keçiler ve domuzlar öncelikli olarak et kaynağı olarak kullanılırken, koyunlar ve sığırlar çoğunlukla ikincil ürünleri için kullanılmıştır. Yanmış odun analizi, günümüzde de yoğunluğu devam eden, yaprak döken ve yaprak dökmeyen meşe ağaçlıklarının rekonstrüksiyonunu sağlamıştır. Bölgesel perspektifte, Kaymakçı en çok kuzey Ege’deki tarım kültürü ile benzerlik gösterir, ancak Anadolu’da ve bölgedeki diğer arkeolojik buluntularda da görüldüğü gibi, Kaymakçı, Ege ve Anadolu dünyaları arasında melez bir konumu temsil etmektedir.

Gygaia Projeleri’nden daha fazla gönderi için bizimle kalın!

Araziden Seslerimiz (2021-05-09)

TAG-TÜRKİYE 2021 Online Sempozyumunda Domuzlar Üzerine Bir Sunum

Gygaia Projeleri

Haberler güzel! Şu sıralar sunumlarla dolu çok yoğun bir ay oldu. Francesca G. Slim, Canan Çakırlar ve Christina Luke, Teorik Arkeoloji Grubu Türkiye Üçüncü Buluşması’nda (TAG-TÜRKİYE 2021) “Geç Tunç Çağı Ege ve Anadolu’da İnsan-Domuz Etkileşimlerini ve Grup Kimlikleri” adlı çalışmalarını sundular.

Gygaia Projeleri’nden daha fazla gönderi için bizimle kalın!

Araziden Seslerimiz (2021-04-30)

Çevrimiçi 15. Uluslararası ANAMED Yıllık Sempozyumu (IAAS) Sunumları

Gygaia Projeleri

15. IAAS, Değişim Rüzgarları: Anadoluda Çevre ve Toplum seminerinden, bir sunumla tekrar karşınızdayız. Bu çalışmada, iklim değişikliği, sulak alan yönetimi ve Osmanlı arşivlerinden gelen bilgilere odaklanan yeni bir araştırmayı sunduk. Devam eden bu çalışma için çok heyecanlıyız. Daha fazla ayrıntı için aşağıya bakın!

Sulak Alanlar ve Islah Tercihleri: Uzun On Dokuzuncu Yüzyılda Batı Anadolu’da İklim Değişikliği, Sosyal Çalkantı ve Politik Uygulamalar

Semih Çelik ve Christina Luke

Özet: Son zamanlarda Osmanlı Dönemi’ndeki sulak alanlar dikkat çekmiş, yerel ve bölgesel çalışmalarla ilgi yeniden canlanmıştır. Büyüyen bir Osmanlı çevre tarihi literatürü, imparatorluğun ekonomik, sosyal ve politik dönüşümlerinin bir parçası olarak sulak alanlara odaklanıyor. Bu ilgiye rağmen sulak alanlar, genellikle göçebe kabilelerin ve yaylacı toplulukların hâkim olduğu boş, sıtmalı, çürümüş ve verimsiz alanlar olarak anlaşılıyor ve tartışılıyor. Bu perspektif kısmen, sulak alanları kurutmak ve geri kazanmak için geç Osmanlı çabalarını alkışlayan tarihçiler tarafından geliştirildi. Bu bölümde, 19. yüzyılın sonlarına ait sulak alanların aslında benzersiz mikro-ekolojik özelliklere ve bu sosyal, ekonomik ve ekolojik sistemlerin dönüşümünde aktif olan başlıca aktörlere sahip dirençli ekosistemler olduğuna dair kanıtları inceleyeceğiz. Bunu yapmak için, Batı Anadolu’dan, her biri benzersiz ama birbiriyle bağlantılı bir hikâye anlatan üç sulak alan seçildi. Mekânsal ölçekte küçük görünen bu sulak alanlar, çok daha geniş köylüler, tüccarlar, bürokratlar, yöneticiler, girişimciler ve hatta Batı Anadolu’nun çoğunu tanımlayan emperyal ve trans-emperyal kurumlarla bağlantılıydı. Bu değişken mikro ekolojiler, aynı zamanda yaylacı yaşam tarzları da dahil olmak üzere göçmen kuşların ve hayvanların döngülerini dengeleyen önemli makro iklim modellerini de destekledi. 19. yüzyılın sonlarında Batı Anadolu’da sulak alanları kontrol etme ve kapitalist üretim tarzlarına doğru hareket etme arayışının, yalnızca kâr peşinde koşan, tarımsal üretim ve sulak alanları tahrip eden, yekpare bir girişimci grubundan ziyade, farklı çıkarlara sahip çeşitli aktörler arasındaki rekabet ve çatışmaya dayandığını tartışıyoruz. Karşılıklı müzakerelerin çeşitli ölçeklere ulaştığını ve dolayısıyla belirli aktörlerin doğal tarihi anlamaya nasıl geldiğini ve ekosistemlerin politika ve insan manipülasyonunu bütünleştirmenin önemini etkilediğini gösteriyoruz. Son olarak, bu anlatıların her birini, 19. yüzyılın ortalarından sonlarına kadar meydana gelen önemli iklim değişikliklerinin içinde ele alıyoruz.

Osmanlı sulak alanlarının değerlendirilmesi
Modernite Cellad Gölü’ne ulaştı
Marmara Gölü Havzası’ndaki 18. ve 19. yüzyıl sulak alanları
19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarındaki koruma çabaları

Gygaia Projeleri’nden daha fazla gönderi için bizimle kalın!