“Küçük buluntular”, çeşitli malzemelerdeki genel olarak “küçük” eserlerden oluşmaktadır. Malzeme sınıflarına göre incelendiğinde, işlevleri antik dönemde yürütülen farklı üretim faaliyetlerini anlamak için büyük potansiyele sahiptir. Bunlar arasında Kaymakçı’da tekstil üretimi için kullanılan bronz iğnelerin yanı sıra çok sayıda kil ağırşak ve dokuma ağırlıkları da bulunmaktadır. Delikli yuvarlak searmik parçalar da bir çeşit ağırlık olarak yorumlanır, ancak bazıları kazıyıcı gibi başka türlü amaçlar ile de kullanılmış olabilir. Kemik “gorget” ve bronz kancalar, muhtemelen yakındaki gölde kullanılan balıkçılık ekipmanlarını temsil etmektedir. Kaymakçı’nın küçük buluntu koleksiyonunda çok çeşitli diğer kemik, taş ve bronz aletler (kulplar, bızlar ve keskiler gibi) ve kişisel süslemelerle birlikte birçok öğe bulunmaktadır.
Osmanlı Çalışmaları
İstanbul’daki Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivleri ve Robert Koleji-Boğaziçi Üniversitesi Arşivlerindeki detaylı araştırma, Marmara Gölü’nün, Gediz Nehri’nin ve bölgedeki erken arkeolojinin (Bin Tepe ve Sardis) tarihi önemi açısından olağanüstü derecede ilginç olduğunu kanıtlamıştır. Güncel arşiv araştırması, 16. yüzyılın sonları ile 20. yüzyılın başları arasındaki dönemle ilgilidir.
Orta Gediz Vadisi, Osmanlı yönetimi altındaki dönem boyunca iklim değişikliği, tarımsal üretim, sulak alan yönetimi ve mülkiyet ilişkileri üzerine Osmanlı anlatıları açısından zengin bir bölgedir. Vakıflar, bölgenin önemli bölgelerini kontrol ediyordu. 15. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar Manisa sarayında ikamet eden şehzadeler, vadideki tarım arazilerinin yanı sıra Marmara Gölü’nün suları ve çevresindeki sulak alanların vakıf yönetiminde büyük rol oynadılar. Eşsiz tarihi belgeler, Küçük Buz Devri sırasında dramatik iklim değişiklikleri karşısında kara ve göl havzası yönetimini göstermektedir. Mevcut araştırma, tarım ve göl kaynakları (balıkçılık, sazlık, sülük vb.) ile ilgilenmiş Halime Hatun Vakfı’na odaklanmaktadır. Vakıf tarafından toplanan vergilerden elde edilen gelir, cami, medrese, aşevi ve hamam içeren Gölmarmara’daki Halime Hatun kompleksini finanse etmiştir. Bu yerler bugün Gölmarmara’nın Osmanlı mirasının bir parçasıdır. Arşivlerde bulunan Göl havzasının dinamik manzaraları, yerel, imparatorluk ve imparatorluklar arasındaki küresel iklim değişimlerinin değişen ölçütlerini keşfetmek için ideal bir temel sunmaktadır.
Aslında bu araştırma bize bu bölgeyi, geniş çapta dünyaya bağlayan ve önemli bir ticaret limanı olan İzmir’i, 18. yüzyıl çerçevesine sağlam bir şekilde yerleştirme fırsatı da veriyor. Bu durum, 18. yüzyılın sonlarında ve 20. yüzyılın başlarında arazi ve göl yönetimi konusunda artan rekabeti tetiklemiştir. Burada çalışmamız Osmanlı ve Osmanlı olmayan tüccarları araştırmaktadır. Bunlar; Marmara Gölü’nden, bereketli topraklardan ve madenlerden gelir elde etmek için yarışan mükellefler; 1830’ların başlarında bölgeye yerleşen ve sulak alan ekolojileri konusundaki sosyo-ekolojik bilgilerindeki uzmanlıklarını ağırlıklı olarak Ortodoks-Yunan balıkçı topluluklarıyla rekabet etmek için iyi kullanan Kazak mülteciler ve bölgede ekonomik ve siyasi gücü elinde tutan Karaosmanoğlu gibi yerel ayan aileleridir. Göl toplulukları, vadideki ve özellikle Marmara Gölü’ndeki kaynaklara ulaşmaya ve kontrol etmeye çalışırken, değişen iklim ve mülkiyet ilişkileri, özellikle de Tanzimat’la gelen değişiklikler doğrultusunda vadinin mikro iklimi ve Marmara Gölü’nün doğal tarihini müzakere etmiştir. Bu durum da göl yönetimi politikalarının ortaya çıkmasıyla sonuçlanmıştır.
Son olarak, arşiv çalışmamızın bir diğer önemli kısmı, Bin Tepe’den Sardis’e kadar erken dönemlerde çalışmış arkeologların anlatılarına odaklanmaktadır. Ayrıca arkeologların günlükleri, moderniteyle olan ilişkileri, Osmanlı yetkilileriyle ilişkileri ve 18. yüzyılın sonlarından 20. yüzyılın ortalarına kadar Türkiye’de konservasyon ve sergicilik faaliyetleri ile ilgileniyoruz.
Metal Objeler
Küçük buluntular kategorsinde değerlendirilen, metal objeler eski kültürlerdeki günlük uygulamaların, zanaat faaliyetlerinin, teknolojik becerilerin ve stil seçimlerinin yeniden anlamlandırılmasında temel bir rol oynamaktadır. MÖ 2. binyılda Anadolu’nun başka yerlerinde olduğu gibi Kaymakçı’da da metal koleksiyonu, aletlerden kişisel süs eşyalarına ve silahlara kadar ağırlıklı olarak kurşun ve bakır alaşımlı eserler içermektedir. Keskiler, bızlar ve iğneler gibi küçük aletlerin bol miktarda bulunması, tekstil üretimi gibi faaliyetlerin zenginliğini ve çeşitliliğini göstermektedir. Hem fonksiyonel hem de daha prestijli objelerin tasarımları, Anadolu ve Ege’nin kültürel etkilerinin yanı sıra yerel unsurların da bir kombinasyonunu göstermektedir.
Kaymakçı’dan elde edilen tüm metal buluntular, diğer bölgelerdeki çağdaş yerleşimlerden aynı kategorideki eserlerle farklılıkları ve benzerliklerini anlamak için tipolojik olarak incelenip sınıflandırılmaktadır. Ek olarak, toplulukların teknolojik becerilerini, üretim seçeneklerini ve yapımlarının arkasındaki hammadde tedarik yollarını daha iyi anlamak için metal nesnelerin temel bileşimini, mikro yapısını ve izotopik imzasını incelemek için arkeometrik analiz yöntemleri (pXRF, SEM-EDXRF, LIA, vb.) uygulanmaktadır.
Yemek ve Toplum – SOFRA
Nasıl ve ne yediğimiz, bireyler ve toplumlar olarak kim olduğumuzun büyük bir kısmını tanımlar. SOFRA projesi, geçmişten günümüze Marmara Gölü Havzası ve ötesindeki yemek geleneklerini araştırıyor ve kutluyor. Gygaia Projects, bu hikayenin bir parçası olan arkeolojik bağlamları, köy avlularını, aile tarlalarını ve kadın kooperatiflerini keşfederken SOFRA ile ortaklık yapıyor. Tarihçeler ve tarifler kitabının yanı sıra fotoğraf ve video bağlantılarına buradan ulaşabilirsiniz: https://sofra.ku.edu.tr.
Konservasyon
Kaymakçı’daki mevcut konservasyon çalışmaları, Kaymakçı’daki kazılar için açmadaki çalışmalara desteğe ve arkeolojik malzemelerin işlenmesine, buluntuların stabilizasyonuna ve iyileştirilmesine odaklanmaktadır. Devam eden eğitim programımız, uzman bir konservatörün lisans ve lisansüstü öğrencileriyle çalışıp, onları eğitmesini amaçlamaktadır. Birincil verilerle çalışan konservasyon ekibi, metal, seramik ve pigmentlere kadar çeşitli malzemelerin stabilizasyonuna odaklanmaktadır. Araştırma merkezindeki konservasyon laboratuvarı, çalışma materyallerinin depolanmasından ve Manisa Arkeoloji Müzesi’ne aktarılmadan önce birincil işlemden geçirilmesini sağlamaktadır. Ek olarak, konservasyon ekibi, hassas veya ünik kontekstlerde, özellikle dikkatli bir kazı ve toplama süreci gerektiğinden, kazı sürecini de denetlemektedir. Konservasyon ekibi ayrıca her sezon sonunda kazı alanlarının koruyucu kaplamalarla (jeotekstillerle) kapatılmasını ve sonraki sezonun başında da açılmalarını yönetmektedir.
Konservasyon ekibi, alanda yapılan arkeolojik kazı kararlarına yardımcı olmak için bir dizi kimyasal ve enstrümantal teknik kullanarak bulguların analizi ve yorumlanmasından da sorumludur. Mevcut araştırma projeleri, alanda ve laboratuvarda kullanılan konservasyon protokollerinin istikrarının gözden geçirilmesinin yanı sıra, Kaymakçı’da düşük sıcaklıkta malzeme işleme ve seramik üretim teknolojilerine yönelik incelemeleri içermektedir. Bu ortaklaşa gerçekleşen araştırma projeleri, buluntuların ve bunların korunmasının daha detaylı bir şekilde anlaşılmasını ve bunların alanın kronolojisi, mekânsal organizasyon ve bölgenin diyajeneziyle nasıl ilişkili olduğunu anlamamızı kolaylaştırmaktadır.
Seramik
Çanak çömlek parçaları, arkeolojik alanlarda hem yüzeyde görülebildiğinden hem de gömülü katmanlarda bolca bulunduğundan en göze çarpan arkeolojik malzeme kategorisini temsil etmektedir.
CLAS verileri doğrultusunda, projemiz, bölge için ilk geniş ölçekli tipolojiyi oluşturmak için çalışmaktadır. Elbette Kaymakçı ve yakınındaki Sardis’teki ayrıntılı kazılar, belirli dönemleri anlamamıza ve düzeltmemize olanak sağlamaktadır. Şimdiye kadar Kaymakçı’dan gelen kronoloji, zengin bir çanak çömlek repertuvarı ortaya çıkardı. En iyi belgelenmiş kategoriler, bölgenin MÖ 2. binyılın ortası ve sonunu temsil eden seramik tipleridir. Özellikle Kırmızı-Açık Kahve, Gri ve Kırmızı-Kahverengi Kaba mallar Kaymakçı çanak çömleklerinin ana gruplarını oluşturmaktadır.
Geçmiş seramik analizleri, zaman içindeki üretim çalışmalarına odaklanmıştır. Kaymakçıda araştırmacılarımız, üretimdeki ve atölyelerdeki olası değişiklikleri göstermek için seramiklerin nötron aktivasyon analizinden, kimyasal parmak izlerine kadar araştırmaktadırlar. Tahmin edebileceğimiz gibi, düşük nüfus ve kırsal mezraların olduğu dönemlerde, üretim merkezden dağıtılmıştı, ancak kentleşme dönemlerinde üretim çok daha merkezileşmişti.
Gelecekteki çalışmalar, seramik yüzeylerindeki işlemlerin gösterdiği kimlik ve performansa odaklanmaktadır.
Özellikle ilgi çeken parçalar, yerel altın ve gümüş mika astarlı mallar ile MÖ 2. binyılın yabancı bağlantılarının göstergesi olan boyalı ürünlerdir. Ek olarak, araştırmacılarımız, 3D tarama ve lazer profillemeden ince kesit petrografiye, taramalı elektron mikroskobundan (SEM), x-ışını floresans (XRF) ve Raman spektroskopisine kadar yeni dokümantasyon ve analiz teknolojileri ile ilgilenmektedirler.