Kategori: Seslerimiz

Seslerimiz

SOFRA: Tohumdan Tabağa Manisa’da Bir Yolculuk—Yeni Bir Kitap

Araziden Seslerimiz (2024-06-07)

Ortak bir projede yer alan ekip üyelerimizin bu yeni yayınını sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.

Bu kitap, Türkiye’de Manisa yöresinin insanları, içinde yaşadıkları toplum ve onların yemek kültürü hakkındadır. Tunç Devri’nden bugüne, bu coğrafyada yaşamış insanların, özellikle de kadınların binlerce yıl boyunca koruyup yaşattıkları yemek gelenekleri hakkında bir hikâyedir. Hızla değişen dünyamızla birlikte yemek önceliklerimiz de değişime uğruyor ve her gün bu konular hakkında tekrar düşünmemiz, yeni kararlar vermemiz gerekiyor. Dolayısıyla bu kitap yemek konusundaki tercih ve önceliklerinde daha dengeli olmak isteyen herkes için hem bir yemek kitabı, bir rehber, hem de bizlerle paylaşılan tariflerin ve yemek konulu faaliyetlerin kalıcı bir kaydı niteliğindedir.

SOFRA, Royal Holloway Üniversitesi, Londra’dan Erica Rowan ve Koç Üniversitesi, İstanbul’dan Christina Luke’a verilen UK Arts & Humanities Research Council’ın “Negotiating the Modernity Crisis: Globalization, economic gain and the loss of traditional and sustainable food practices in Turkey” (AHRCAH/V000454/1) desteği ile yayımlanmıştır.

Daha fazla bilgi ve görsel için projenin web sitesine buradan ulaşabilirsiniz: https://sofra.ku.edu.tr.

Kaymakçı’da 2022 Sezonuna Bir Değerlendirme: Yeni Bir Yayın

Araziden Seslerimiz (2024-05-15)

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından her yıl yayınlanan kazı sonuçlarının yer aldığı Kazı Sonuçları Toplantısı‘nda yeni bir yayını sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. Bu makalede, Kaymakçı’da 2022 sezonunda yürütülen bazı çalışmalar değerlendirilmektedir. Ayrıntılar için aşağıya bakınız!

Roosevelt, Christopher H., Tunç Kaner, and Christina Luke. 2024. “Kaymakçı Arkeoloji Projesi: 2022 Yılı Kazı ve Araştırma Sonuçları.” Kazı Sonuçları Toplantısı 43(3): 275–292.

Kaymakçı Surlarını Anlamak İçin Enerjetik Bir Yaklaşım: Yeni Bir Tez Çalışması

Araziden Seslerimiz (2024-04-29)

Kaymakçı ekibinden tamamlanan bir doktora çalışmasını daha duyurmaktan gurur duyuyoruz! Bu kez Ebru Kaner, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Arkeoloji Anabilim Dalı’na başarıyla sunduğu teziyle doktorasını almaya hak kazandı. Detaylar için aşağıya bakınız!

MÖ II. Binyıl Batı Anadolusu’nda Kaymakçı Savunma Sistemi

Ebru Kaner

Özet

Çalışma temelde bir örnek çalışma olup Kaymakçı özelinde ilerlemektedir. Batı Anadolu’da bulunan MÖ II. binyıl yerleşmesi olan Kaymakçı savunma sisteminin mimari ve askerî açıdan incelenmesi hedeflenmiştir. Kaymakçı’nın savunma sistemlerinde kullanılan malzemeler, yapı elemanları ve inşa teknikleri tanımlaması yapılmıştır. Tüm bu bilgiler eşliğinde 1990’lı yılların sonlarında arkeolojiye girmiş olan mimari enerji analizi kullanılarak Kaymakçı’nın savunma sistemi inşaatı için üç farklı boyutta hazırlanan senaryoda harcanan maliyet hesaplaması yapılmıştır.

Kaymakçı yerleşimi Hitit ve Miken kültürü temelinde Batı Anadolu’daki çağdaş yerleşimlerle tipolojik açıdan kıyaslanarak bulunduğu çevredeki konumu ve önemi okunmaya çalışılmıştır. Batı Anadolu’daki yerleşimler dışında, kullanılan kimi malzemeler açısından bakıldığında Batı Anadolu’daki bazı çağdaşları ve Hitit kültürü ile daha benzer bir profil çizdiği söylenebilir. Ayrıca dönemin savunma stratejileri göz önünde bulundurularak görünürlük analizi sayesinde Kaymakçı savunma yapısından üç farklı boyut içinden en verimli olanı belirlenebilmiştir.

Daha önceden Miken yerleşimlerinin savunma yapılarına uygulanmış olan mimari enerji analizi ve Hitit suru rekonstrüksiyonunda yapılan maliyet hesaplaması ile Kaymakçı için hesaplanmış olan maliyet tablosu karşılaştırılarak Kaymakçı ekonomisinin diğer kültürlerin ekonomisiyle karşılaştırma yapmasına olanak tanımıştır. Tüm analiz ve kıyaslamaların sonucunda Kaymakçı’nın daha çok yerel özellikler gösteren, oldukça maliyetli inşaat faaliyetini karşılayacak ekonomiye sahip, öne sürüldüğü şekilde bulunduğu coğrafyanın başkenti olmaya aday yerleşim olarak değerlendirilme iddiasını koruyor gibi görünmektedir.

Osmanlı Dönemi’nde Marmara Gölü Havzası’nda Sulak Alanlar ve Koruma Üzerine Yeni Bir Yayın

Araziden Seslerimiz (2024-01-08)

Marmara Gölü’ndeki kuruma ve sağlıklı koşulların longue-durée (uzun süreli) döngüsel geçmişlerine odaklanan Osmanlı dönemi sulak alan katılımları ve yönetim girişimleri üzerine bir başka yayını duyurmaktan mutluluk duyuyoruz. Bibliyografik detaylar için aşağıya bakınız!

Çelik, Semih, Christina Luke ve Christopher H. Roosevelt. 2024. “Ottoman Lakes and Fluid Landscapes: Environing, Wetlands and Conservation in the Marmara Lake Basin, Circa 1550–1900.” Environment and History 30 (1): 53–76. https://doi.org/10.3197/096734022X16470180631460.

Özet

Osmanlı göl ve sulak alanlarının yönetimi ve korunmasına yönelik çalışmalar giderek gelişen bir araştırma alanıdır. Bilim insanları, Osmanlı İmparatorluğu’nun tarımsal ve madencilik faaliyetlerine yönelik arazi yönetimi stratejilerini araştırmış olsa da, özellikle sert iklim değişiklikleri dönemlerinde dinamik sulak alanlara verilen sosyo-politik tepkilerin ayrıntılı bir şekilde incelenmesi daha derinlemesine bir araştırma gerektirmektedir. Bu bağlamda, sulak alanlar ve göller üzerine yaptığımız çalışmalar, Osmanlı vakıflarının yetki alanlarından Osmanlı Kamu Borçları İdaresi’nin (OPDA) ortaya çıkışına kadar geniş bir süreci kapsamaktadır. Erken modern dönemden 19. yüzyıla kadar değişen kurumsal otoriteleri ve toplumun bunlara verdiği tepkileri ele alarak, Batı Anadolu’daki Saruhan (günümüz Manisa) sancağı içinde yer alan Marmara Gölü Havzası’ndaki sulak alan yönetiminin karmaşıklığını tartışıyoruz. Araştırmamızda, bu özel ekosistem hakkında sahip olunan derin bilginin, ıslah ve arazi gaspı girişimlerini azaltmada ve nihayetinde Osmanlı koruma stratejilerine yönelik yasal çerçeve ve politikaların geliştirilmesinde kritik bir rol oynadığını savunuyoruz. Tartışmamız, uzun süreli (longue-durée) arşiv belgeleriyle desteklenen çevresel analizler çerçevesinde ele alınmaktadır. Bu mikro-tarihler, ekolojik ve politik değişimlere doğrusal olmayan tepkileri dinamik bir bakış açısıyla değerlendirmemize olanak tanırken, insan etkisinin farklı ölçeklerdeki sonuçlarını yerel bir mercekten inceleme fırsatı sunmaktadır.

Zoomorfik Süslemeler ve Öğütme Taşları: İki Yeni Yüksek Lisans Tezi

Araziden Seslerimiz (2023-09-04)

Kaymakçı ekibinden iki yeni yüksek lisans projesini duyurmaktan gurur duyuyoruz! Bu kez Ján Bobik ve Kristina Doležalová, Charles Üniversitesi Sanat Fakültesi Klasik Arkeoloji Enstitüsü’ne başarıyla sundukları tezleriyle yüksek lisans derecelerini kazandılar. Ayrıntılar için aşağıya bakınız!

Daha Geniş Bir Coğrafi ve Kültürel Bağlamda M.Ö. İkinci Binyıl Batı Anadolu Çanak Çömleği Üzerindeki Zoomorfik Aplikler (Zoomorphic Appliques on Pottery of Western Anatolia in the Second Millenium B.C.E. in a Wider Geographical and Cultural Context)

Ján Bobik

Özet

Bu çalışma, M.Ö. ikinci binyılda Batı Anadolu’da çanak çömlekler üzerindeki zoomorfik plastik bezemeleri toplamayı, tanımlamayı ve sınıflandırmayı amaçlamaktadır. Her ikisi de zengin görsel kültüre sahip olan Ege ve Orta Anadolu’nun komşu bölgeleri ile yapılan karşılaştırma, Batı Anadolu’da figüratif sanatın neredeyse tamamen yokluğunu açıkça ortaya koymaktadır. Hayal gücündeki bu boşluk, potansiyel olarak çanak çömlek üzerindeki zoomorfik plastik bezemelerle doldurulabilir. Bu bezemeler şaşırtıcı miktarlarda, çeşitli biçimlerde ve Batı Anadolu’daki birçok yerleşimde görülmektedir. Tezin ilk bölümünde bu bezemelerin gelişimi, coğrafi dağılımı ve çanak çömlekle ilişkisi anlatılmakta, yedi ayrı bezeme türü tanımlanmaktadır. Tezin ikinci bölümünde, Troya ve Kaymakçı’nın iki ana vaka çalışması olarak hizmet ettiği çalışmadan ortaya çıkan yedi coğrafi grup içinde zoomorfik bezemelerin yerel eğilimleri incelenmektedir. Bir sonraki adımda, toplanan Batı Anadolu kanıtları, Orta Anadolu ve Miken Yunanistan’ının yanı sıra Apenin Yarımadası’nın çevre bölgelerindeki zoomorfik bezemelerle karşılaştırılmaktadır. Tez, bu bölgeler arasındaki benzerlikleri vurgulamakta ve bunları Batı Anadolu ile münferit bölgeler arasındaki bağlantılar açısından değerlendirmektedir. Tezin son bölümünde elde edilen sonuçlar değerlendirilmekte ve hayvan protomlarının olası işlevi, sembolik anlamı ve şüpheli parçalanması tartışılmaktadır.

Volkanik kayaların hikâyesi. MÖ 2. binyıl Batı Anadolu’sunda öğütme taşlarının ve bunların chaîne opératoire’nin değerlendirilmesi (The tale of volcanic rocks. Assessing the grinding stones and their chaîne opératoire in 2nd Millennium BCE Western Anatolia)

Kristina Doležalová

Özet

Bu tez, Kaymakçı’daki Anadolu Tunç Çağı yerleşmesinde bulunan öğütme taşlarını incelemektedir. Bu taşların çalışma düzenini yeniden yapılandırmayı ve yeni bulguları MÖ 2. binyıl Batı Anadolu’su çerçevesine yerleştirmeyi amaçlamaktadır. Buluntu topluluğunun genel olarak işlenmesi, morfolojik, jeolojik, kullanım-aşınma ve buluntu topluluğunun yerleşim bağlamında mekânsal olarak incelenmesini içermektedir. Kaymakçı’da tespit edilen öğütme taşı chaîne opératoire’inin çeşitli yönleri daha sonra Tunç Çağı için tekrar eden modellerini belirlemek amacıyla Batı Anadolu’dan (Afrodisias ve Troya) yayınlanmış iki öğütme taşı topluluğu ile karşılaştırılmıştır.

Kaymakçı’daki öğütme taşı topluluğu, bu eserlerin günlük yaşamın yanı sıra bölgeler arası temas ve ticarette de önemli bir rol oynadığını ortaya koymuştur. Bunların kullanımı, yeniden kullanımı ve imhası ile ilgili faaliyetler iyi bir şekilde belgelenmiş olsa da, hammadde çıkarımı ve üretimi şimdiye kadar belgelenmemiştir. Kaynak analizinin de gösterdiği gibi, insanlar bunları taşımak için çok fazla zaman ve enerji harcamaya istekliydiler. Üst öğütme taşı şekillerinin standartlaştırılmasıyla dolaylı olarak kanıtlanan, üretimde belirli bir derecede uzmanlaşma olduğu da varsayılabilir. Bu aletler ustalıkla şekillendirilmiş ve taşlama sırasında rahat tutmaya uygun ergonomik ayarlamalarla geliştirilmiştir. İlginç bir şekilde, Kaymakçı ile sadece hareketsiz öğütme yapılarının yokluğu veya oyuk havanların varlığı gibi tekil özellikleri paylaşan Troya ve Aphrodisias öğütme taşı topluluklarında bu tür özellikler gözlemlenmemiştir.

Tunç Çağı Tarımsal Faaliyetlerinin Arkeobotanik İzotoplar Aracılığıyla Değerlendirilmesi: Yeni Bir Yayın

Araziden Seslerimiz (2023-08-03)

Arkeobotanik duraylı izotop analizleri üzerine ilk makalemiz, Tunç Çağı Kaymakçı ve çevresindeki tarımsal faaliyetleri ve ilişkili ortamları değerlendiriyor. Bu “ilk çevrimiçi” makalenin bibliyografik detayları için aşağıya bakınız!

Irvine, Benjamin, Nami Shin, Christina Luke ve Christopher H. Roosevelt. 2024. “Stable carbon isotope (δ13C) analysis of archaeobotanical remains from Bronze Age Kaymakçı (western Anatolia) to investigate crop management.” Vegetation History and Archaeobotany 33: 289–300. https://doi.org/10.1007/s00334-023-00941-1.

Özet

Burada, Batı Anadolu’daki Kaymakçı Tunç Çağı yerleşmesinden elde edilen kömürleşmiş ekin tohumları üzerinde yapılan kararlı karbon izotopu (δ13C) analizinin sonuçlarını sunuyoruz. Bazı 14C tarihli tohumlarla birlikte δ13C verileri, mahsuller için su mevcudiyetine ilişkin içgörülere ve taksonlar arasında bir karşılaştırmaya olanak tanıyarak, tarla tarımı, mahsul yetiştiriciliği ve alan çevresindeki mahsul ve tarla yönetiminin nispeten yüksek çözünürlüklü bir araştırmasını mümkün kılmaktadır. Bu verilerden yola çıkarak, yerel mikro bölgedeki ve daha genel olarak Batı Anadolu’daki tarımsal-ekonomik yapıları ve yerel paleo-çevresel ve paleoiklimsel koşulları tartışıyoruz. Buğday, arpa, acı fiğ, bakliyat ve üzüm tohumlarını içeren toplam 35 tek karbonize tohum analiz edilmiştir. Örnek topluluğundan 24 tohumun radyokarbon tarihlendirmesine göre neredeyse tüm örnekler MÖ ikinci binyılın ilk yarısına tarihlenmektedir. δ13C verileri, Kaymakçı’daki ekinlerin genellikle orta ila iyi derecede sulandığını ve su mevcudiyetinin muhtemelen büyüme için sınırlayıcı bir faktör olmadığını göstermektedir. Ancak bu su mevcudiyetinin yapay ve insan yapımı sulama sistemlerinden kaynaklanması olası değildir, daha ziyade Marmara Gölü kıyıları ve çevresindeki sulak alanlardaki nemli koşullardan yararlanan ürün yönetimi ve tarla konumu seçimlerinden kaynaklanmaktadır. Görünürdeki bir paradoks, su mevcudiyetinin bolluğuna rağmen risk tamponlayıcı ürünlerin (arpa ve burçak) yaygınlığıdır. Karma yaklaşımlara ilişkin bu kanıtlar, yerel tarım sistemlerinde ve bunların altında yatan, yerel topluluklar tarafından tercih edilen ve uygulanan yapılarda çok yönlülüğün önemini daha da vurgulamaktadır.